Çocukluğumun bir döneminin geçtiği anneanne evinden başlayarak hayatımın her döneminde evimizde ve evimizin etrafında hep köpekler oldu. O zamanlar çok farkında değildim ama bu köpekler bugün bu belgesele konu olan köpeklerle karşılaştırılınca oldukça şanslılarmış. Karınları iyi, kötü doyuyor; sevgi görüyorlardı. Belki daha da önemlisi sokaklarda istenmeyen canlılar değillerdi. Bu topraklarda Hayırsızada Katliamı diye bir vahşet yaşandı. 1910 yılında yaklaşık 80.000 köpek İstanbul sokaklarından toplatılarak Marmara Denizi açıklarında bulunan Sivriada’ya götürülerek ölüme terk edildi. Bu ada yaşanan bu vahşet nedeniyle Hayırsızada olarak biliniyor. Adanın bir suçu yok aslında, hayırsız olan insan tabii.
Kısa bir süre öncesine kadar sokak köpeklerinin yaşantısından etrafımda gördüğüm kadar haberim vardı. Durumları şahane değildi ama fena da gözükmüyordu. Fakat gerçekte ne yaşadıkları konusunda hiçbir fikrim yoktu. Birkaç sene önce yolum “kuş uçmaz, kervan geçmez” olarak adlandırabileceğim ormanlık bir bölgeye düştü. Yerleşim merkezinden oldukça uzakta olan bu bölgede her yaştan, farklı boylarda, aralarında az da olsa cins köpeklerin de olduğu yüzlerce köpek vardı. Sakatlık, hastalık, keneler ve pireler… Durumları hiç iyi değildi. Çok önemli bir kısmının kulağında belediyeler tarafından takılmış olan küpeler vardı. Bunun tek bir anlamı vardı; bu köpeklerin önemli bir kısmı sokaklarda istenmeyen canlılardı. Ya birileri şikayet etmişti ya da belediyelerden bir tanesi kanuna aykırı bir uygulamayla bu hayvanları çöp gibi toplayıp ölüme terk etmişti. Üstelik bu benim gördüğüm bölge Türkiye’deki yüzlerce bölgeden yalnızca bir tanesiydi. Yani durum oldukça vahimdi.
Aslında yaşandı ve bitti diye bildiğimiz Hayırsızada Katliamı bir şekilde devam etmekteydi. Hiçbir şey değişmemişti.
Bir heves uğruna satın alınıp sokağa atılan köpekler veya sokakta doğan ama bir süre sonra sokakta da istenmeyen köpekler...Hepsinin kaderi aynı.
Bugün Türkiye’de yüz binlerce sokak köpeği çok zor şartlar altında yaşam mücadelesi veriyor. Ne acıdır ki hepsinin bugünü ve yarını insana bağlı. İnsan ne isterse, insan ne söylerse, insan ne yaparsa o olacak.